Almanya Acı Vatan (Deutschland, Bittere Heimat) 1979 yılında gösterime girmiş, Hülya Koçyiğit(Güldane) ve Rahmi Saltuk(Mahmut)'un başrollerinde oynadığı, Şerif Gören'nin yönettiği, Zehra Tan'ın senaryosunu yazdığı bir film.
Film bir köy kıraathanesinde Almanya'dan getirdiği dergideki Alman kadınları gösteren bir adamla başlıyor. Mahmut da bu Alamancıyı kenara çekip Almanya'ya gitme isteğini söyler. Alamancımız da nikahlanarak oturum alabileceğini söyler. Akıl olarak da Güldane ile nikah yapmasını söylüyor. Güldane paragöz, Almanya'da fabrikada çalışan işçi bir kadın. Almanya'dan getirdiği envai çeşit ürünleri satar, köyde sürekli tarla, katır alma derdindedir. Mahmutla da para karşılığı "lafta evlenmeyi" seçiyor. Hatta Alman disiplinini edinmiş ki garanti olsun diye ona bir dilekçe imzalatır ve geleneksel güvence Kur'an'a el bastırır. Berlin'e gittiklerinde trenden indiği gibi Mahmut'u bırakıyor Güldane.
Olaylar Berlin'de Kreuzberg'te geçiyor. Dağınık, karanlık, inşaatı bol olan, çirkin renklerin reklamlarda kullanıldığı bir yer olarak yansıtılmış (ki bence hala öyledir). Kaybolan kimliklerin çocuklarına da sahip çıkamadığı, köy hayatını devam ettirdiği ve çocukların hala aynı yaşadığını Alman bir kadının balkondan şeker atması ile, çocukların onları yakalamaya çalışması ile görürüz filmde sürekli. Güldane'nin kaldığı bakımsız ev, her sabah insanı yatağından hoplatarak uyandıran saat, her gün aynı şekilde çay koy-çiş yap-yüzünü yıka-dişlerini fırçala-giyin-ayakkabılarını giy-çöpçü abiye günaydın de şeklinde devam ediyor. Hatta ilk alarm çaldığı sahnede Güldane çay koymaya giderken hala saatin sesi güçlü bir şekilde hissedilir. Güldane telex daktiloları yapan bir şirkette çalışıyor ve her işçinin hızlı olması bekleniyor. Biraz yavaşlama olunca da "Achtung, 4500, 2591" gibi ikazlarda bulunuluyor. Güldane de sürekli köydeki aldığı malların borçlarını düşünmektedir çalışınca onu motive eden bir durum olarak.
Polis Mahmut'u yakalar birgün ve Güldane'ye kimlik ibrazı için getirince, bir komşuda kalmaya başlar Mahmut. Güldane'yi sürekli rahatsız eden bir adamın baskısı, evde birlikte kaldıkları kadınların Mahmut için hoş adammış demeleri, iş yerindeki teyzelerin "beraber çalışın, senin 1 ayda kazandığınızı beraber 1 haftada kazanırsınız" deyince Mahmut'a karşı tavrı yumuşar. Sonra evdeki kadınların onlara mutluluklar dileyip yerleştirdikleri bir odaya giderler. Odada büyük bir Marlboro posteri vardır duvarda, bir yatak ve güller.
Mahmut'a iş bulunsa da, o hep kıraathaneye gider, bir Alman ile bira içer ve Güldane'den uzaklaşır. Güldane ise filmin başındaki paragöz yapısından yumuşamaya başlar. Bunda hamile olmasının etkisi vardır. Çocuklara karşı daha gülümseyen gözlerle baktığı bir sahne vardır. Tam bu sahnede çocuğun biri, diğer çocuğa "Ulan adamın asabını bozma schwein(domuz) " der. Burada her insanın başka bir dilde önce "seni seviyorum ve küfür öğrenme" başarısını görürüz. Mahmut da öngürülebileceği üzere çocuğu istemez. Güldane çocuğu aldırmaya gidince kadın tam iğneyi vuracakken "NEIN" diye bağırır ve kendini dışarı attığında bile bu "nein" sesi duyuluır.
Filmi kırılma noktası Güldane'nin hamileliği ile başlar ve öyle de bitecektir. Gittikçe duygusallaşan, eşinden istediği desteği göremeyen, iş yerinde emeği sömürülen Güldane artık köydeki tarlaları, katırları düşünemez olur. İş yerinde yavaşlamasına (ki bu normal insan gücü iken, Alman sisteminde yavaş diye adlandırılır) bağlı olarak sürekli uyarı alınca bir gün, iş yerinin koridorunda yürürken makinenin önünde bekler ve makine ona yaklaşınca (sanki araba çarpması sahnesidir) makine durur ve hata sesi çıkarır. Ustası gelip işine dönmesini isteyince bizim Güldane yine bir "NEIN"ı basar ve şunları söyler:
Yetti artık be,
Geç kaldın Nein,
Helaye gittin Nein,
Siz o kadar kişiyi yakarken kimse hayır diyemedi ama bunlar insan mı diye düşünmediniz,
Şimdi de karşıma geçmiş, geç çalış ... NEIN NEIN.
Filmde bir sonraki kare bence filmin esas noktasıdır. Güldane'nin bu isyanının hemen ardından sanki Güldane'yi alkışlar gibi geçiş yapılmış, ancak "madalya alan Türk çöpçümüz" ü alkışlayan işçilerdir. Çöpçümüz madalyasını Alman bir başkandan aldıktan sonra "Alaman çöpü iyi çöp" der. Sonra Alman başkan, çevirmene döner der ki "sor bakalım Türkiye'ye dönünce ne yapacakmış?"
Çöpçü: Ne mi yapacam ölecem.
Çevirmen: Bunu çeviremem güzel birşey söyle.
Çöpçü: Neden çeviremezmişsin? Hem sana sormadılar, bana sordular. Ben de söylüyorum işte ölecem. Bu çalışmaya can mı dayanır?
Alman başkana bu sözler çevirilmez; o klasik samimiyetsiz gıdıklı gülümsemesi ile alkışlar sonra da izleyiciler o alkışladı diye alkışlar.
Filmin sonunda ise eşyalarını toplamış olan Güldane'yi havaalanında görürüz. Birinin çarpması ile eşyaları dökülür ve dökülen eşyalarda ise doğacak bebeği için aldığı oyuncak bebek vardır. Oyuncak bebek, düşme, çocukluk, Güldane'nin sabrı taşmak, o var isyan etmek ve bebek gibi ağlamak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder